| “Dokuz yaşındayken, bir manzara ressamı olan dedem, renkleri karıştırmayı öğretmişti bana” diyor Susan Vreeland bir söyleşisinde. “Güçlü avuçlarıyla benim minicik elimi kavramış ve dokulu sulu boya kağıdında bir zambak belirene dek sihirbaz gibi fırçayı hareket ettirmişti. Tarih boyunca kim bilir kaç genç kız kendilerine böyle bir şey öğretilmesini istemiş ama bunun yerine çamaşır yıkayıp sökük dikmek zorunda kalmıştır acaba?”
Yetişkin bir kadın olarak, Susan Vreeland, dünyayı algılayış şeklini sanata dönüştürmenin kendince büyülü bir yolunu buldu. 1980’lerde Lisede İngilizce dersleri verirken bir yandan da yazmaya, dergilerde makaleler, kısa hikayeler yayınlamaya başladı. Bunları, ilk romanı olan What Love Sees izledi. 1996 yılında lenf kanserine yakalandı ve öğretmenliği bırakarak tedavi görmeye ve kurgusal Vermeer tablosu hakkında öyküler yazmaya yöneldi. Bu öyküleri zamanla bir araya gelerek Hüzün Renkli Kız adlı romanı oluşturdu. Bu romanından sonra uluslararası üne kavuşan Sveerland, ard arda kitaplar yayınlayarak bu ününü pekiştirdi. İki kere Theodore Geisel Award ödülünü kazanan Susan Sveerland’ın kitapları aralarında Türkçenin de bulunduğu yirmi beşten fazla dile çevrildi. |