Alper Akçam son romanı Kaçaklar...'da günümüzün yakıcı bir sorununu kurmacaya taşıyor; iç savaştan kaçan Suriyeli bir işçi ile kocasının şiddetine maruz kalmış ve boşanmak için mücadale veren evin kölesi bir kadının "yasak" aşkını; direnme, emek, çalışma, dayanışma ve toplumun genelgeçerli olumsuz önyargıları gibi temalarla birlikte ele alıyor.
Sahibim yoktu çünkü dedim. Okutmadılar da beni... Ne anam sahip çıkardı bana,
ne babam, ne kardeşlerim. Onlara kalsa kocama karşı çıkıyorum diye basarlardı
bana sopayı. Şimdi de beni bulsalar kurşunlarlar belki töremizi yakıp yıktın, bizi
el âleme rezil ettin, evinden kaçıp gittin diye...
Önce bir dünya güzeli komşu çıkageldi; yanımızdaki evine, yıllar sonra...
Konuşmalarıyla, kitaplarıyla o açtı iyice gözümü, dilim onunla değişti. İçimdeki
ses onunla güçlendi, boynum diklendi.
Sonra bir de sahip buldum ben sayın avukatım… Dünyanın en güçlü insanıymış
gibi duran, kazmasını küreğini toprağın bereketli nabzına aşk ile vuran...
Burası şaka canım benim. Gel seni bir öpeyim.
Gel aşkım seni bir öpeyim.. Senin Suriyeli olduğunu söylemedim ama... Sahibim
Suriyelidir demedim! Avukatından sığınma evi yöneticisine, sağcısından
solcusuna bu memleketin insanına Suriyeli dediğinde adamların saçları diken
diken dikeliyor. Sanki Suriyelilerin kendisi istedi iç savaş çıksın diye. Sanki
kendileri istediler evlerinin bombalanmasını… Kendileri istediler ellerine silah
alıp kendi yurttaşlarına, kendi dindaşlarına kurşun sıkmayı…
Neyse güzel erkeğim benim... Bu sana söylediklerimin birçoğunu o avukat
hanıma söylemedim kuşkusuz...